Ahmet Hakan'dan Yavuz Bingöl yazısının detayları
Ahmet Hakan, yazılı, görsel ve sosyal medyada büyük yankı uyandıran
Yavuz Bingöl röportajıyla ilgili ayrıntıları köşe yazısında
aktardı.
Hürriyet Gazetesinden Ahmet Hakan’la yaptığı röportajdaki bazı
ifadeler nedeniyle yazılı, görsel ve sosyal medyada adeta linç
edilen sanatçı Yavuz Bingöl, sözlerinin röportajda çarpıtıldığını
belirterek Ahmet Hakan’a tepki göstermişti. Bunun
üzerine ilk önce röportajın montajsız kaydını yayınlayan Ahmet
Hakan daha sonra köşe yazısında açıklamalarda bulundu. Yavuz
Bingöl’ün sözlerinin sosyal medyada yanlış özetlendiğinin altını
çizen Hakan, köşe yazısında şu ifadeleri kullandı: “Yavuz
Bingöl konuşmak istiyorum, demişti.
Kendisiyle biraz laflayınca…Neden konuşmak istediğini
anladım.
Konuşmak istiyordu, çünkü…
-“Dağılan imajını toparlamak” istiyordu.
-Amacının cepheleşme ortamının sona ermesine katkıda bulunmak
olduğunu söylemek istiyordu.
-“Kutuplaşmayı kırmak için Cumhurbaşkanı’yla, Başbakan’la bir araya
geliyorum” mesajını vermek istiyordu.
-Hayatın ve siyasetin “siyah” ve “beyaz” olmadığının altını çizmek
istiyordu.
-Doğru anlaşılmak istiyordu.
-“Samimiyim, çıkar amacım yok” cümlesini haykırmak istiyordu.
Meramı buydu.
Ancak röportaj sırasında çok vahim bir hata yaptı Yavuz Bingöl.
“Bir siyaset adamına edilmiş iğrenç küfürler” ile “öldürülmüş bir
çocuğun annesinin o siyaset adamı tarafından yuhalatılması”
arasında bir kıyaslama yaptı.
-Birinin diğerini doğurduğunu söyledi.
-Biri olduğu için diğerinin olabildiğini söyledi.
-Bir kötünün bir başka kötüye yol açtığını söyledi.
Gerçi ikisini de tasvip etmediğini, ikisini de yanlış bulduğunu,
ikisinin de kötü olduğunu vurguluyordu ama sorun orada değildi.
Şuradaydı:
-Bu ikisi arasında bir ilişki kuruyordu.
-Bu ikisinden yola çıkarak bir “sebep/sonuç” ilişkisine
gidiyordu.
Ama ne oldu?
Sosyal medyada Yavuz Bingöl’ün söyledikleri, sadece şu üç cümleyle
özetlendi:
-Erdoğan’a küfürler edildi.
-O da Berkin’in annesini yuhalattı.
-Bu çok insani bir şey…
Oysa röportajda Yavuz Bingöl’ün söylediği ve söylemek istediği tam
olarak şuydu:
-Erdoğan’a küfürler edildi. Bu çok yanlıştı.
-O da buna karşılık Berkin’in annesini yuhalattı. Bu da -insani
olsa da- çok yanlıştı.
-Erdoğan’ın yaptığını mazur görmüyorum, sadece durum tespiti
yapıyorum.
Meramı buydu Yavuz Bingöl’ün.Bu haliyle de tepkiyi hak ediyordu
Yavuz Bingöl. Bu haliyle de söylediği son derece sorunluydu. Bu
haliyle de kabul edilemez bir yorum yapmıştı. Bu haliyle de
Berkin’in annesini incitmişti.
Ancak söylediklerinin sosyal medyada özetleniş biçimi tepkiyi bine
katladı.
Yavuz Bingöl’e yönelik tepkinin bine katlanmasının, bu derece
abartılı bir hal almasının tek nedeni sözlerinin sosyal medyada
özetleniş biçimi değil.
Yavuz Bingöl’e kızanlar, öfkelenenler, tepki gösterenler aslında
onun Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu’nun düzenlediği
toplantılara katılmasına kızıyorlar, öfkeleniyorlar, tepki
gösteriyorlar.
Düşünebiliyor musunuz?
Memleketin bir sanatçısı, memleketin Cumhurbaşkanı’nın,
Başbakanı’nın davetine katılıyor diye…
“Yalaka” ilan ediliyor, “hain” ilan ediliyor, büyük bir öfke ve
kızgınlığın muhatabı oluyor, tepki çekiyor.
Esas üzerinde durulması gereken mesele budur.
Bu “mesele”nin ortaya çıkmasında en büyük kabahat, iktidarı
ellerinde tutanlardadır.
-Cepheleştirmeyi o kadar arttırdılar ki… Düzenledikleri bir
davete katılmak bile “tutum almak, taraf olmak, tarafını seçmek”
haline geldi.
-Kendilerine en küçük bir eleştiri getirenleri bile yanlarına
öylesine yaklaştırmaz oldular ki… Yanlarına yaklaşabilenlerin
tümü, “eleştiriden vazgeçmiş, işi yağcılığa vurmuş tipler” olarak
algılanmaya başlandı.
-Çeşitli toplum kesimlerini kendilerinden öylesine uzaklaştırdılar
ki… O toplum kesimlerinden kendilerine yönelen bireyler, anında
yaftalanır oldu.
-“Ya bizdensin ya karşı taraftan” anlayışını öylesine körüklediler
ki… Yanlarına yaklaşanlara “Ha, sen demek ki artık onlardan
yanasın” denmeye başlandı.
Bu anormal bir durumdur.
Ve bu anomali en çok da Yavuz Bingöl gibi “Amacım kutuplaşmayı sona
erdirmek” diyenleri vurmaktadır.
Sözün özü şudur:
Eğer devleti yönetenler, yeni dostlarının “hain, dönek, yalaka”
diye yaftalanmasını istemiyorlarsa…
-Cepheleştirme siyasetine son vermeliler.
-Kendilerini eleştirenleri düşman olarak görmemeliler.
-Kendilerini eleştirenlerle de diyalog kurmalılar.
-Ve ülkeyi tez elden normalleştirmeliler.”