Dolardaki yükseliş Türkiye'ye bağlanamaz
Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Doların yükselmesi sadece
Türkiye’deki tartışmalara bağlanamaz. Dolardaki yükselişle ilgili
tüm kurumlarımız gerekli tedbirleri almaktadır” dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, ABD’nin New York kentindeki programı
kapsamında, BM genel merkezinde, BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun ile
görüşmesinin ardından basın toplantısı düzenledi.
Davutoğlu, Suriyeli muhaliflerin, BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan
de Mistura’nın planıyla ilgili, “Diğer şehirlerdeki kanlar daha
değersiz değil’ diyerek görüşmeyi reddettiği anımsatılıp, “BM Genel
Sekreteri ile görüşmede, görüşme planının revize edilmesi,
muhaliflerin yeniden masaya oturtulması, formülün bulunması
konusunda fikir alış verişinde bulunuldu mu” sorusu üzerine,
uluslararası toplumun, Suriye ve Halep’teki durumla ilgili çok açık
ve net stratejisi olmadığını söyledi.
Geçmişte birkaç kez Türkiye’nin de devrede olduğu geçici ateşkesler
ilan edildiğini ama rejimin hiçbir zaman buna saygı göstermediğini
ifade eden Davutoğlu, “Nitekim Halep’te de Mistura’nın iyi niyetli
çabalarına karşısında, rejim saldırılarına devam etti. Suriye
muhalefeti de haklı olarak Halep’te geçici dondurma olması,
çatışmaların durması, diğer şehirlerde Şam’da, Hama’da, Humus’daki
insanların geleceği anlamında bir şey ifade etmiyor. Dolayısıyla
çok daha kapsamlı çabalara ihtiyaç var” diye konuştu.
Davutoğlu, bugün sabah da Amerika’daki Suriye Ulusal Konsey
temsilcileriyle bir araya geldiğini belirterek, “Türkiye olarak biz
her zaman Suriye Ulusal Konseyi ve Suriye muhalefetinin
temsilcileriyle bu konularda gayret göstermeye hazırız. Yeter ki
kalıcı barışın önünü açacak ateşkesler sağlansın, yoksa rejimin
taktik manevralarına esir düşmemek lazım” değerlendirmesini
yaptı.
Şah Fırat Operasyonu
“Şah Fırat Operasyonu’yla ilgili acaba Sayın Genel Sekreter net
ifadeler kullandı mı, Türkiye’nin pozisyonunu anlıyor mu” sorusuna
Başbakan Davutoğlu, şu yanıtı verdi:
“Türkiye’nin, Şah Fırat Operasyonu konusunda ise ben Sayın Genel
Sekretere bilgi verdim. Zaten operasyonun yapıldığı gecenin
sabahında Birleşmiş Milletleri bilgilendirmiştik. Şah Fırat
Operasyonu, Türkiye’nin haklarının korunduğu operasyondur. Türkiye,
1921, Fransa ile yapılan anlaşmada Süleyman Şah’ın türbesinin
olduğu makamı, Türkiye Cumhuriyeti toprağı olarak kabul
ettirmiştir. O zamandan beri yer 3 kere değiştirilmiştir. Bu
operasyondan sonra yeni bir yer değişikliği söz konusudur. Bugün
Sayın Genel Sekretere de izah ettim, 572 personel, 100 tank ve
zırhlı araçla bu operasyon başarıyla tamamlandı. BM’de kayda geçti.
Sayın Genel Sekreterin de bu konuda herhangi bir olumsuz ifadesi de
olmadığı gibi zaten doğal olarak Türkiye kendi ulusal haklarını
kullandığı için BM kayıtlarına bu şekilde geçmiş oldu.”
“Görüşmelerin başarılı geçtiği inancındayım”-
Davutoğlu, “New York ziyaretiniz ağırlık olarak ekonomi gündemli
ziyaret. Ziyaretin öncesinde de tırnak içinde, ‘Merkez Bankasına
siyasi baskının sürmesi ve TL’nin değer kaybı’ yorumları
yapılıyordu. Ziyaretinizle birlikte bu negatif tabloyu pozitife
çevirdiğinizi düşünüyor musunuz. Çünkü olumlu yorumlar olduğu gibi
yatırımcıları bu konuda ikna edemediğiniz yönünde bazı yorumlar da
var” sorusu üzerine de şunları kaydetti:
“New York ziyaretim önceden planlanan ziyaretti. Kasım, Aralık
(2014) aylarında çok kapsamlı 25 dönüşüm programını ilan ettik. Bu
G20 bünyesinde ilan edilen en kapsamlı değişim ve dönüşüm programı.
Türkiye’deki yeni bir ekonomik hamle döneminin başladığını ve bu
hamle döneminin niteliksel bir değişimin önünü açacağını
vurguladım. Ziyaretimizin ana sebebi, bu dönüşüm programlarının ve
Türkiye’deki ekonomik stratejik konusunda uluslararası
yatırımcıları bilgilendirmek ve uluslararası yatırımcıların
dikkatine bu büyük dönüşüm programını getirmekti. Daha önce Ocak
ayında Londra’da toplantılar yaptık, Davos’ta toplantılar yaptık,
ve o toplantıların üçüncü ayağı New York’tu. Yani buradaki esas
tabii bugün BM Genel Sekreteri ile siyasal konuları konuştuk, yarın
kadına yönelik şiddet konusunda BM Genel Kurulunda bir konuşma
yapacağım. Bütün bunların yanında esas odak buydu.
Dün de yatırımcılarla yaptığımız görüşmeler, Türkiye’ye olan ilgi
ve bu dönüşüm programlarına gösterilen alaka dolayısıyla ben gayet
verimli geçtiği inancındayım. Biraz sonra da bugün akşama kadar bu
görüşmelerimiz devam edecek. Önemli olan Türkiye’nin bu küresel
kriz ortamında, ekonomik kriz ortamında bir istikrar adası olarak
siyasal istikrar adası olarak, yükselen ekonomi olarak dünyada
yatırımcıların gündeminde olması. Bu çerçevede görüşmelerin
başarılı geçtiği inancındayım. Bu konuda da basına açık kısmı
dışında yapılan toplantılardaki yorumlarda gayet ümit vericiydi.
Birçok dış yabancı yatırım için de spesifik görüşmeler yaptık ve
onları yatırım ajansımızın desteğiyle inşallah en kısa zamanda
Türkiye’ye gelmesi için kararlar aldık. Dolayısıyla gayet olumlu
sonuçlar doğuran bir ziyaret oldu.”
“Kur dolayısıyla özel bir kriz olduğu gibi kanat doğru kanaat
değil”
Davutoğlu, “Türkiye’de bugün en çok konuşulan başlık dolardaki
yükselişti. Ciddi miktarda dolar alımı da var. Daha yukarı gideceği
de hesap ediliyor. Önümüzdeki süreçle ilgili bununla ilgili bir
değerlendirme alabilir miyiz” sorusunu şöyle yanıtladı:
“Doları yükselmesi konusu, dünyadaki genel doların önce avro
karşısında diğer dünya para birimleri karşısında yükselmesiyle
ilgili husustur. Türkiye’deki tartışmalara bağlanamaz sadece .
Dolardaki bu yükselişle ilgili olarak bütün kurumlarımız,
birimlerimiz gerekli tedbirleri almaktadır. Dün ilk yükseliş trendi
olduğunda ben de Merkez Bankası Başkanı ile buradan görüşme
gerçekleştirdim. Her türlü tedbir gerektiğinde alınır ama bunun
dünyadaki genel bir dalgalanmanın Türkiye’ye yansıması olduğu
unutulmamalı.”
“Türkiye’de özel bir kur dolayısıyla özel bir kriz olduğu gibi bir
kanat doğru kanaat değil” ifadesini kullanan Davutoğlu, sözlerini
şöyle sürdürdü:
“Ama bunu ciddiyetle ele alıyoruz. Her kur değişiminin Türkiye
ekonomisindeki oluşturacağı baskı, enflasyon üzerinde yapacağı etki
bütün bunları göze almak durumundayız ama dediğim gibi esas
itibarıyla bütün dünyayı etki altına alan bir dalgalanma söz
konusu. Türkiye olarak biz hükümet olarak gerekli tedbirleri almak
noktasında belli noktalarda gerekli talimatları verdik.”
Musul operasyonu
Bir gazetecinin ”Musul operasyonu için Türkiye’nin sıcak çatışmaya
girmeyeceğini ifade ettiniz. Milli Savunma Bakanının da Irak’a, iki
tane C-130 tipi uçakla gittiği bilgisi var. Bu uçaklarda ne var,
uçaklar da lojistik desteğe dahil mi?” sorusu üzerine, Davutoğlu,
Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın ziyaretinin dün gündeme gelen
Musul operasyonu ile sınırlı olmadığını bildirdi.
Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
”Savunma Bakanımızın ziyaretinin kararını Sayın Haydar Abadi’nin
Ankara ziyaretinde vermiştik. Zamanlaması da ona göre yapılmıştı. O
zaman Irak Savunma Bakanı Ubeydi’nin talep ettiği bazı ekipmanlar
çerçevesinde ki bunların çoğu dediğiniz gibi lojistik niteliktedir.
Silah boyutundan daha çok donanım özellikleri taşıyan katkılardır.
Sayın Milli Savunma Bakanımızın ziyareti bağlamında bu yardımlar
Irak yetkililerine iletildi.
Türkiye’nin Irak’ın istikrarını her zaman önem verdiğini bütün
Iraklılar da gayet yakından bilirler. Dolayısıyla Musul’un ve
Irak’ın istikrarı için atılması gereken adımlar konusunda bütün
taraflarla yakın temas halindeyiz. Önümüzdeki dönemde ümit ederiz
ki Irak’ta özellikle siyasal katılım anlamında bütün Iraklı
tarafların birlikte oluşturdukları güçlü bir siyasi iradeyle
Irak’ta teröre karşı mücadele birlikte yürütülür. Türkiye olarak
Irak’ta da Suriye’de de Irak ve Suriye halkıyla olan dayanışmamız
çerçevesinde gerekli desteği vermeye hazır olduğumuzu ifade
ettim.”
Başbakan Davutoğlu, ”Konya’da F-4 düştü, üçüncü oldu bu son
düşüşle. Genelkurmay’da aldığınız brifingde bu uçakların
modernizasyonu ya da süreç içinde kullanılmaması düşünülüyor mu”
sorusuna şu yanıtı verdi:
”Bugün sabah Genelkurmay Başkanımız ile bu elim olaydan sonra
görüştük. Bir kez daha buradan pilotlarımıza rahmet diliyorum,
ailelerine taziyelerimi iletiyorum, Türk Silahlı Kuvvetlerine.
Olayın oluş seyri ile ilgili Genelkurmay Başkanımız detaylı bir
bilgi sundu. F-4’ler ile ilgili önümüzdeki dönemde de tekrar bu
konuyu ele alacağız. Artık Türkiye’nin bu anlamda çok daha
sofistike uçaklarla bu eğitimi yapma imkanı var. Eğer F-4’lerden
kaynaklanan ki bana verilen ilk bilgide doğrudan uçaktan
kaynaklanan bir problemden daha çok eğitimin kendisinin doğasında
olan zorluktan kaynaklanan bazı faktörlerin etkili olabileceği
gündeme getirilmişti ama konu nihayet bütün tetkikler yapıldıktan
sonra açıklığa kavuşacak. Çünkü bu eğitimler bazın doğrudan savaş
tatbikatları olduğu için zor bazı manevraları da içerebiliyor.
Bunların sebeplerini inceleyeceğiz, gerektiğinde F-4’ler tümüyle bu
eğitim faaliyetlerinin dışında tutulabilir. Türkiye’ye döner dönmez
bu konuda Genelkurmay Başkanımızdan tekrar detaylı bir brifing
alıp, gerekli adımları atarız.”
“Suriyeliler, rejimle IŞİD arasında tercihe zorlanmamalı”
Davutoğlu, BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun ile yaptığı görüşmenin
içeriğine ilişkin bilgi vererek gazetecilerin sorularını
yanıtladı.
Toplantıda genel olarak uluslararası terör ve aşırılıkçılık
konularının ele alındığını kaydeden Davutoğlu, özellikle
Suriye’deki krizin, görüşmelerinde önemli yer tuttuğunu ifade
etti.
Türkiye’nin Suriye rejiminin uyguladığı vahşet ve kimyasal silah
saldırılarının karşısında olduğunu dile getiren Davutoğlu,
Türkiye’nin aynı şekilde “uluslararası terör örgütü” IŞİD’in
vahşetine de karşı olduğunu vurguladı.
Türkiye’nin Suriye ve Irak’tan 2 milyon mülteciye ev sahipliği
yaptığını anlatan Davutoğlu, sadece kamplarda barınanlara 5 milyon
dolardan fazla para harcadıklarını, sosyal maliyetin ise çok daha
fazla olduğunu söyledi.
“Suriye krizini sonlandırmak ve ülkeye güvenli bir şekilde insani
yardım ulaştırmak BM Güvenlik Konseyi’nin sorumluluğunda” diye
konuşan Davutoğlu, Suriye içinde yerlerinden edilen nüfusun
yardımsız kaldığını vurguladı.
Davutoğlu, Ban ile görüşmede Halep çevresinde meydana gelen
gelişmeleri de değerlendirdiklerini kaydederek, “Biz Suriye’de akan
kanın durması ve ateşkesin sağlanması için BM Özel Temsilcisi
Staffan de Mistura’nın ya da BM’nin başlattığı tüm girişimleri
destekliyoruz. Ancak maalesef Suriye rejimi yine verdiği sözü
tutmadı” dedi.
IŞİD’e karşı savaşın ortak nokta olduğunu da dile getiren
Davutoğlu, şunları söyledi:
“Biz Türkiye olarak Suriye, Irak ya da hangi ülkede olursa olsun
teröristlerin bulunmasına karşıyız. Ancak aynı şekilde Suriye
rejimini savunmak için Lübnan ya da diğer ülkelerden gelen yabancı
savaşçılara da karşıyız. Hiçbir yabancı savaşçının Suriye
topraklarına girişine izin verilmemeli ve Suriye halkı iki grup
arasında sıkışıp kalmamalı. Suriyeliler gaddar bir rejim ile gaddar
bir terör örgütü arasında seçim yapma zorunda bırakılmamalı. Burada
üçüncü bir seçenek olan ılımlı siyasi çözüme ihtiyaç var.”
“Ukrayna ve Libya’nın toprak bütünlüğünü savunuyoruz”
Başbakan Davutoğlu Irak’taki gelişmelere de değinerek, Irak’ta
meşru bir hükümet olduğunu ve Türkiye’nin bu hükümetle yakın ilişki
içinde bulunduğunu söyledi.
Irak Hükümeti ve bölgesel Kürt yönetimi ile güvenlik ve istihbarat
paylaşımı konusunda koordine içinde olduklarını ifade eden
Davutoğlu, bölgede istikrar için Peşmerge güçlerine de destek
verdiklerini kaydetti.
Görüşmede Ukrayna’daki gelişmeleri de değerlendirdiklerini anlatan
Davutoğlu, “Karadeniz ve çevresinde barış ve istikrar için Ukrayna
sorununun barışçıl çözümü bir zorunluluk. Ukrayna’nın toprak
bütünlüğü bizim için temel prensip. Çözüm diplomatik diyalogla
bulunmalı” ifadelerini kullandı
Davutoğlu, Libya konusunda yaptığı açıklamada da, Tobruk ve
Trablus’ta bulunan iki hükümeti de Türkiye’ye davet ettiklerini ve
bu ülkede BM’nin arabuluculuk çabalarını desteklediklerini
söyledi.
Libya’nın etnik ve mezhepsel olarak ciddi bölünmeler içinde
olmadığını anlatan Davutoğlu, ulusal çözüm bulmaları durumunda
Libya’nın kalkınma için önemli imkanları olduğunu vurguladı.
“Kıbrıs’ta Ban Ki-mun Planına ihtiyaç var”
Görüşmede Kıbrıs konusunu da ele aldıklarını anlatan Davutoğlu,
2004’te Annan Planını Türk tarafının savunduğunu hatırlatarak,
“Bugün Genel Sekreter Ban’a, görev süresi dolmadan Kıbrıs sorununun
çözülmesi için ‘Ban Ki-mun Planı’na ihtiyacımız olduğunu söyledim”
dedi.
Kıbrıs’ta Rum tarafının müzakere masasına gelmesi gerektiğini
kaydeden Davutoğlu, mümkün olan en kısa zamanda uluslararası bir
konferans toplanması gerektiğini anlatarak, “Kıbrıs’ta doğal
kaynaklar konusunda tek taraflı eylemler ve provokasyonlar yerine,
masa başında müzakere etmek daha yararlı olur. Biz sürdürülebilir
kapsamlı bir barış için mümkün olan her şeyi yapacağız” diye
konuştu.
Davutoğlu, Ban Ki-mun’un Türkiye’yi, dini liderlerin katılımıyla
Nisan ayında BM’de düzenlenecek “Aşırıkçılık ve hoşgörüsüzlükle
mücadele” konusundaki tematik toplantıya davet ettiğini,
Türkiye’nin bu toplantıya üst düzeyde katılacağını açıkladı.
Türkiye’nin barış, istikrar ve birlikte yaşama konularındaki her
türlü inisiyatifi destekleyeceğini de vurgulayan Davutoğlu,
“Aşırılıkçılık hepimiz için bir tehdittir. Dünyanın bugün ihtiyacı
olan karşılıklı saygı ve diğer kültürlere karşı anlayış” dedi.
Davutoğlu, görüşmede Filistin konusunu da değerlendirdiklerini ve
Türkiye’nin Filistin halkına her türlü desteği vereceğini
belirterek, “Filistin Devleti tanınmalı ve iki devletli çözüm
olmalı. Filistinliler de diğer halklarla aynı haklara sahip olmalı”
ifadelerini kullandı.